25 Ekim 2019 Cuma

İMMİGRANT

Kunduz dağlarından gelen rüzgarlar getirdi mi acaba Hediye'nin kokusunu
Beş bin kilometre ötede , baba diye ağlayan Hediye'nin
Hediye ağlar , anası ağlar , Muhammed içine atar. Ağlamaz ama keşke ağlasa.
Ağlasa da dertler birer birer dökülse vücudundan .
Hediye ağlar , anası ağlar , Muhammed'in içi kan ağlar.

Can ne para ister , ne mal ister.
Can sarılmak meyvesine ,
Gölgesinde yatmak ister ağacının.
Yeter ki kendi açlık çeksin , sefillik çeksin,
Uzaklardakiler , özlenenlerin karnı doysun ister.
Can kavuşmak ister, kader ayırmak.

Afganistan'dan yalın ayak , aç ve sefil
Yolcular , yoldaşlar , ölen yoldaşlar .
Yoldaşlık bu bir dilim ekmeği bölüşmek
Bitmeyen yollar aşmak
Sınır sınır , ülke ülke varılacak son bilinmeden.
Yabancı olmak , farklı olmak her yerde
Ölüm koksada açlık koksada memleket
Memleket işte.
Geride kalanlar için yol gerek ,
Yoluda yürümek gerek.

Haber geldi ,
Kafası iki elinin arasında,
Olduğu yere çöktü Mehmet.
Haber geldi,
Kesildi bacakları dizlerinden,
Bağlandı dili.
Gözyaşlarını tutamadı ,
Aktı damarları kesilmiş gibi.
Dağ gibi adam ufaldı, ufaldı
Bir çocuk misali.
Ölüm bu Allah'ın emri,
Ölüm bu görmeden sevdiğini,
Haberi geldi.
Yarın gömeceklermiş,
Yetişip göremeden ,
Bir kere tutamadan elini,
Toprağın koynuna vereceklermiş.
Başını eğip baktı yere ,
Gözyaşlarıyla ıslanan ,
Bu kepir toprak alacaktı ,
Vermeyecekti bir daha.
Haber geldi ,
Uzaklar daha uzak ,
Ulaşılamaz , varılamaz oldu.
İçinde sonsuz pişmanlık ,
Bu el diyarı bir cehennem ,
Dipsiz bir girdap gibi
Bütün ruhunu aldı.