Marya'nın memeleri ne kadar güzeldi ki, böyle bir övgüyü hakediyor. Hayal bile edemiyorum!
Annemin memelerini ememediğim için mi , yoksa bir kadını kadın gibi gösterdiği için mi seviyorum ,
Bilmiyorum ama Gustave gibi tapıyorum onlara ,
İçinizden sapık diye geçirebilirsiniz ancak her erkek içgüdüsünde açlık vardır onlara karşı.
Benim gibiler sadece biraz daha oburdurlar.
Marya's breasts were so beautiful, they deserve such praise. I can't even imagine!
Is it because I can't suck my mother's breasts, or because they make a woman look like a woman?
I don't know, but I adore them like Gustave.
You might call them perverts, but every man's instinct is to hunger for them.
People like me are just a little more voracious.
Gereksiz ve temelsiz bir özgüvenle altın renkli işlemeli kulpları olan kapıyı çaldım. Beklerken, içerden kulağıma gelen kösele terliklerin fayansta çıkardığı sesler , şiddetlendikçe özgüven yerini bir korkuya ve endişeye terk etmeye başladı. Kapı kolunun çıkardığı korkunç gıcırdama sesinden sonra ardına kadar açılan kapının arka tarafındaki pencereden odaya dolan azgın güneş ışığı karşımda karanlık bir silüetin belirmesine neden oldu. Bir iki saniye sonra gözlerim alıştıkça kıvrımlar daha net seçilmeye , renkler daha belirginleşmeye başladı. Marya'nınkilerden büyük , olabildiğince yuvarlak ve dolgun göğüsler ince bluzunun altında çığlık atarak çıkarın bizi buradan diye bağırıyorlardı. Bu kapıyı her çaldığımda işte böyle oluyordum. Babasının yaptığı şaklabanlıklara her zaman aynı tepkiyi veren bebek gibi , her seferinde aynı çılgın korkuya kapılıyordum; acaba yine dokunamayacak mıydım bu muhteşem göğüslere.
With a baseless and unnecessary sense of self-assurance, I knocked on the door with its gold-trimmed handles. As I waited, the clatter of leather slippers on the tiles intensified, and my self-assurance began to give way to fear and anxiety. The doorknob creaked terribly, and then the sunlight streaming into the room through the window on the other side revealed a dark silhouette before me. After a few seconds, as my eyes adjusted, the curves became clearer and the colors more pronounced. Her breasts, larger than Marya's, round and full as they could be, screamed under her thin blouse, "Get us out of here." This was how it felt every time I knocked on that door. Like a baby who always reacted the same way to her father's antics, I was seized by the same frantic fear each time: I wondered if I would ever be able to touch those magnificent breasts again.